Ey Allah’ım! Yolculuğun zorluklarından, üzücü şeylerle karşılaşmaktan, dönüşte malımızda ve ailemizde kötü haller görmekten sana sığınırız. (Müslim, Hac, 425)
16 Mayıs 2024 Perşembe günü sabah saatlerinde okulumuzdan hareket ederek ilk durağımız olan Safranbolu’ya öğle saatlerinde ulaştık.
Avlusunda Osmanlı Dönemi’ne ait 95 adet güneş saatinden biri bulunan 363 yıllık Safranbolu Köprülü Mehmet Paşa Camisinde öğle namazını eda ediyor ve Tarihi Çarşı ile Kaymakamlar Konağı’nı gezdikten sonra Kastamonu’ya doğru hareket ediyoruz.
Yolculuk esnasındaki doğal güzellikler, yolcuğumuzu daha güzel hale getiriyor.
Kastamonu’ya vardığımızda Osmanlı İmparatorluğu’nun Kastamonu’da inşa ettiği ilk anıtsal eserlerden biri olan Kadı Nasrullah tarafından 1506 yılında inşa edilmiş Nasrullah Camisi’ne uğruyor ve ikindi namazını eda ediyoruz.
Kastamonu Hükümet Konağı’nın arkasında, Sarayüstü Tepesi’nde yer alan, şehrin en önemli simgelerinden biri olan 1885 yılında Vali Abdurrahman Paşa tarafından yaptırılmış olan Saat Kulesini geziyoruz.
Ardından, Şeyh Şabanı Veli Külliyesini ziyaret ediyoruz. III. Murad’ın Hocası Suca Efendi tarafından yaptırılan Şeyh Şabanı Veli Külliyesi; dergah evleri, cami, türbe, kütüphane, asa suyu ve şadırvandan müteşekkildir.
Hz. Pir Şeyh Şaban Veli’nin de dediği gibi inşallah “gelişimiz, gidişimiz ve her işimiz güle güle” olur.
İlk günümüzü bu şekilde tamamlıyoruz.
17 Mayıs 2024 Cuma günü sabah erken vakitlerde Kastamonu’ya veda ediyor Sinop’a doğru yola çıkıyoruz.
Öğle vakitlerine yaklaşırken tarihî Sinop Kapalı Cezaevi ya da resmi adıyla Tarihi Cezaevine varıyoruz.
Bir dönem “Anadolu’nun Alkatrazı” tabiri ile de tanınan ve 1999 yılında kapatılmış bir cezaevidir. 2000’de müzeye çevrilmiştir. 2020’de yerleşkenin içi ve çevresinde restorasyon çalışmalarına başlanmış, 2023 yılında restorasyonu tamamlanarak ziyarete açılmıştır.
MÖ 7. yüzyılda kenti korumak amacıyla kurulan Sinop Kalesi’ni ziyaret ediyoruz. Roma, Bizans ve Anadolu Selçukluları döneminde birkaç kez onarılmıştır. Günümüzde hâlâ özelliğini koruyan kalenin duvarları, 2.050 metre uzunluğu, 25 metre yüksekliği, 3 metre genişliğindedir.
Cuma namazını kıldıktan sonra öğle yemeğini de yiyerek Samsun’a doğru hareket ediyoruz.
16:30’da Samsunda Canik Belediye Başkanı İbrahim Sandıkçı’nın misafiri oluyoruz. Üstü açık şehir otobüsleriyle Batı Park, Tütün İskelesi, Doğu Park, Bandırma Vapuru turu yaparak Canik Merkez Camisi’nde ikindi namazı için mola veriyoruz. Ardından Canik Belediyesi Özdemir Bayraktar Keşif Kampüsünü ziyaret ediyoruz. Canik Belediye Başkanı İbrahim Sandıkçı’nın öğrencilerimize hediye takdiminin ardından Bayraktepe Tabiat Parkı Sosyal Tesislerinde, Büyükşehir Belediye Başkanı Halit Doğan’ın misafiri olarak akşam yemeği yiyoruz.
18 Mayıs 2024 Cumartesi günü Samsundan Giresun’a doğru yola çıkıyoruz. Yol üzerinde Bulancak ilçesinde mimarisiyle dikkat çeken Bulancak Sarayburnu Camisine uğruyoruz.
Giresun-Ordu karayolunun 16. km’sinde yer alan caminin temeli 1987’de atılmıştır. İmece usulüyle uzun yıllar sonra tamamlanan Sarayburnu Camisi; 2007 yılında ibadete açılmıştır. Osmanlı ve Selçuklu mimarilerinin harmanlanmış görüntüsüyle dikkati çeken Cami, İstanbul Şehzadebaşı Camisi’nin ölçülerinden ve mimarisinden hareketle inşa edilmiştir.
Görele ilçesinde öğle yemeği için mola veriyoruz .Ardından Trabzon merkeze ulaşıyoruz.
1250 yılında Trabzon Rum İmparatoru tarafından kilise olarak yaptırılan Ayasofya Camisi’ni ziyaret ediyoruz.
1584 yılında camiye çevrilen yapı 1964 yılında müze olmuştur. 2013 yılından günümüze kadar ise cami olarak hizmet vermeye devam etmektedir.
Uzun bir serbest zamanın ardından Trabzon gezimizi tamamlıyoruz.
19 Mayıs 2024 Pazar günü Trabzon’dan hareket ederek MS 365-395 tarihleri arasında inşa edilen Sümela Manastırı gezisini tamamlıyoruz. İnşa edildiği yer itibarıyla şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz.
Buradan hareket ederek Rize-Çamlıhemşin Zilkaleyi ziyaret ediyoruz.
Zilkale ya da asıl adıyla Zirkale; Fırtına Deresi Vadisi’nde yer alan, ilk inşa tarihi kesin olarak bilinmeyen bir kaledir.14. veya 15. yüzyılda inşa edilen Kale, 1800’lü yılların sonuna kadar kullanılmıştır. Sekiz burç ve bir gözetleme kulesinden oluşur. Savunma hendeği durumundaki Zil deresine merdivenle inilir. Kale, 1. derece arkeolojik sit alanı içerisindedir.
Günün son durağı olarak 1218 metre rakıma sahip Ayder Yaylası’nda oksijeni her hücremize kadar depoladık. Araştırmacıların ifadesine göre sanılanın aksine Ayder, hiçbir zaman yayla olarak kullanılmamış, Ayder’i “Hala Vadisi”nde yaşayanlar dinlenme amaçlı kullanmışlardır. Bölge halkı, Hala köyünden yaylalarına (Kavrun, Ceymakçur, Paákçur) göç ederken Ayder’de kaplıcada dinlenirlermiş.
20 Mayıs 2024 Pazartesi günü Rize’den yola çıktık ve Çoruh Nehri’nde Kaçkar Dağları manzarası eşliğinde tekne turu yaptık. Artvinde öğle yemeği için küçük bir molanın ardından istikametimiz Sahara Yaylası. Burada da kısa bir oksijen molasının ardından Kars’a akşam vakitlerine doğru ulaştık.
Güneş batmadan Kars Kalesi, Ulu Cami,Taş Köprü, Kümbet Camii ve Beylerbeyi Sarayını gezerek merkezdeki serbest zamanın ardından bugünü de tamamlıyoruz.
17’nci Yüzyılda Osmanlı Padişahı Sultan İbrahim Döneminde yaptırılan Kars Ulu Cami, Ermeni mezaliminin canlı izlerini günümüze taşıyor. Cami, 1877-78 Osmanlı Rus Savaşı’ndan sonra Kars’ın Rus işgalinde kaldığı yıllarda Ermeniler, şehrin ileri gelenlerinden 285 kişiyi, ‘anlaşma yapacağız’ vaadiyle kandırıp camiye toplayarak ateşe verir. Diri diri yakılan insanların duvarlara sıçrayan kan ve yağlarının izi ise halen korunuyor. Yakılan insanların kan ve yağ izlerinin bulunduğu duvarın orijinal 2 taşı çerçeve içinde tutuluyor.
21 Mayıs 2024 Salı gününe Kars’taki Ani Harabeleri’ni ziyaret ile başlıyoruz.
Kars şehrinin güneydoğusunda Ocaklı köyü sınırları içinde bulunan Ani Ören Yeri, yerleşim ve savunmaya çok elverişli topografyası nedeniyle tarih öncesi dönemlerden itibaren çeşitli kültürlere ev sahipliği yapmıştır. Ani, büyük oranda ayakta kalmış olan etkileyici surları, dini ve sivil mimarlık örnekleri ve şehir planlaması ile Ortaçağ kentinin bir özeti niteliğindedir. Selçuklu mimarisinin ilk örnekleri arasında gösterilen Ebul Manucehr Cami, tüf taşından yapısı ve yıldız motifli işçiliği ile bugün dahi görenleri hayretler içinde bırakmaktadır. Anadolu Selçuklularının kenti fethetmesinin ardından 1072 yılında, Ebu’l Menucehr Bey tarafından yaptırılan Cami, Anadolu’da Türkler tarafından inşa edilen ilk cami olma özelliğine sahip. Bu arada Ani Arkeolojik Alanı 2016 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmıştır. Buradaki Arpaçay Nehri Ermenistan ile Türkiye topraklarını ayıran bir sınır çizgisi görevi görmektedir.
Ani ziyaretimizin ardından yolculuğumuz devam ediyor. Iğdır’da yemek molası veriyoruz. Buradan sonra kısa bir yolculukla Ağrı Doğubayazıt İshak Paşa Sarayı’na varıyoruz.
Yapımına 1685 yılında başlanan ve 1784’te tamamlanan İshakpaşa Sarayı; içinde barındırdığı cami, türbe, kütüphane, mahzenler, koğuşlar, harem ve selamlık bölümleri ile büyük bir yapı kompleksidir. Osmanlı’nın Anadolu’daki nadide eserlerinden biridir. 116 odası bulunan şaheser, 7 bin 600 metrekare alan üzerine kurulu. Türkiye’de Topkapı Sarayı’ndan sonra ikinci büyük, Anadolu’da ise tek saray olma özelliğini taşıyor. Osmanlı İmparatorluğu döneminde inşa edilmesine karşın genel olarak Selçuklu mimarisinden izler taşır. 2000 yılından beri UNESCO’nun Dünya Mirası Geçici Listesi’nde bulunmaktadır.
Doğubayazıt’dan ayrılmadan önce İlçe Milli Eğitim Müdürü Sayın Davut Şen’in misafiri oluyoruz. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü konferans salonundaki kısa bir sohbetin ardından yolumuza devam ediyoruz.
Adını Bağdat seferine çıkan Sultan IV. Murat’tan alan Van ilinin Muradiye ilçesine varıyoruz. Çaldıran Ovasında birleşen sulardan oluşan Bendimahi Çayı dar ve derin Gönderme Boğazı içinden akarak Muradiye Şelalesine ulaşıyor. Bu şelalenin güzelliğini temaşa etmek üzere bir mola veriyoruz.
Akşam saatlerinde Van Merkeze ulaşarak burada konaklıyoruz.
22 Mayıs 2024 Çarşamba günü sabah saatlerinde hareket ederek Van Gölü’nün kıyısında bulunan Gevaş ilçesine varıyoruz. Van Gölünün ikinci büyük adası olan Akdamar adasına tekne ile ulaşıyoruz.
915-921 yılları arasında inşa edilmiş olan dış cephesinde zengin bitki ve hayvan motifleri işlenmiş Akdamar Kilisesini ziyaret ediyoruz. Kilisenin bu özellikleriyle Ermeni mimari tarihinde önemli bir yere sahip olduğunu öğreniyoruz. Restore edilen kilise 2007 yılında müze olarak ziyarete açılmıştır.
Buradan Bitlis’in en büyük ilçesi olan Tatvan’a öğle yemeği için uğruyoruz. İstikametimiz Ahlat ilçesi. Birçok uygarlığın izlerini taşıyan Ahlat Müzesi’ne varıyoruz.
Ahlat Selçuklu Mezarlığı, Bitlis’in Ahlat ilçesinde bulunan ve Orta Çağ dönemine ait dünyanın en büyük Türk-İslam mezarlığıdır. Geçmişi 1000 yıla dayanmaktadır. Mezarlık bugün bir açık hava müzesi niteliğindedir ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınmıştır. Bu mezarlık alışılmış mezar ölçülerinden büyük, 3.50 metre yüksekliğe varan ve her cephesinde süsleme bulunan dikdörtgen prizma şeklindeki şâhideleriyle tanınırlar.
Buradaki ziyaretimizin ardından konaklamak üzere Erzuruma geçiyoruz.
23 Mayıs 2024 Perşembe günü gezimize Erzurum Kongre binası ile başlıyoruz. Erzurum kalesi, Çifte Minareli Medreseyi ziyaretimizin ardından Saltuklu Emiri Nasreddin Aslan Mehmet tarafından 1179 yılında yaptırılan Ulu Cami (Atabey Camii)’nde öğle namazını kılıyoruz.
Seyahatimizin başından itibaren bahsetmesek de gittiğimiz şehirlerin yöresel lezzetlerini tatmadan geçmiyoruz.
Hiç vakit kaybetmeden Erzincan’a doğru hareket ediyoruz. Erzincan girişinden itibaren bizlere İl Kültür ve Turizm Müdürü Oğuzhan KILIÇ rehberlik ediyor. Ekşi Su Mesire alanında çeşmelerden akan maden suyunun tadına bakıyoruz. Girlevik Şelalesi’nde serinliyoruz. Akşam yemeğinin ardından Erzincan Valimiz Sayın Hamza Aydoğdu ile gençlik merkezinde bir buluşma gerçekleştiriyoruz. Öğrencilerimizi ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Sayın Valimizi, tarihi eserleri, doğal güzellikleri, zengin kültürü, yöresel lezzetleri ve en önemlisi güleryüzlü insanlarıyla Erzincan’ın mutlaka görülmesi gereken bir şehir olduğunu belirtiyor.
24 Mayıs 2024 Cuma günü Esentepe Tabiat Parkı’nda yaptığımız kahvaltı sonrası Niksar’a doğru yola çıkıyoruz. Cuma namazına Niksar Ulu Cami’ye yetişiyoruz.
Melik Gazi Camii adıyla da anılan Niksar Ulu Camii, sözlü geleneğin verilerine göre 540 (1145) yılında yapıldığı tahmin edilmektedir.
Niksar kent merkezinde yer alan Roma Arsenali’ni ziyaret ediyoruz. Mimari dokusundan dolayı milattan önce II. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Arsenal kelime olarak cephanelik, silah deposu anlamına gelmektedir.
Anadolu’nun fethinin büyük komutanlarından, Danişmendli Türk devletinin kurucusu, Niksar fatihi Melik Ahmed Danişmend Gazi’nin kabrini ziyaret ediyoruz.
Danişmend Beyliği’nden Nizamettin Yağıbasan’ın Tokat ve Niksar’da yaptırdığı iki medreseden biri olan Niksar Yağıbasan Medresesine uğruyoruz. Bu medrese Anadolu’da tıp eğitimi verilen ilk medreselerden biri olarak biliniyor.
Niksar’da bulunan Yağıbasan Medresesi (1157/1158) Tokat’taki medrese gibi kapalı avlulu medreseler planında ve yaklaşık 11 metre çapında bir kubbeyle örtülüdür. Bir bölümü Niksar Kalesi’nin duvarlarına yaslanan medresenin doğu ve kuzeyinde iki eyvan, batısında beşik tonozlu küçük mekânlar vardır.
Ardından Tokat’a doğru hareket ediyoruz. 45 dakikalık yolculuğun ardından Anadolu’daki en büyük ve güzel şehir hanlarından Taşhan’da bir çay içimlik soluklanıyoruz.
İkindi namazını Tokat Ulucami’inde eda ediyoruz. Mimari ve iç süslemeleriyle gerçekten huzur veren bir cami.
Tokatta bulunan diğer Yağıbasan Medresesi (Çukur Medrese)’ni ziyaret ediyoruz.1148 ve 1157 yılları arasında Danişmentli Sultanı Nizamettin Yağıbasan tarafından yapılmıştır. En önemli özelliği Anadolu’nun ilk medreselerinden biri olmasıdır. Avlu kubbesi 14 metre çapındadır ve ortasında 10 metreye yakın açıklığı vardır. Birisi Niksar’da diğeri de Basra’da olmak üzere bu özelliği taşıyan 3 medreseden biridir.
Bugünlerde Türk Bilim Tarihi Müzesi olarak hizmet vermektedir.
Osmanpaşa Konağı’nda yöresel lezzetin tadına bakmayı unutmuyoruz.
Uzun yolculuğumuzun son günlerine yaklaşırken yorgunluğumuzu bir nebze atmak üzere Tokat’ın tarihi ve kültürel mirasının önemli bir parçası olan 800 yıllık Sultan Hamamı’na gidiyoruz. Bizim için güzel bir deneyim oluyor.
Bugünü konaklamak üzere Amasya’da bitiriyoruz.
25 Mayıs 2024 Cumartesi gezimizin son günü.
Güzel bir kahvaltının ardından Amasya şehir turuna Amasya Kalesi’ni gezerek başlıyoruz. Ferhat ile Şirin Müzesi, Medreseler ve Bimarhane gezisinin ardından geniş bir serbest zaman veriyoruz.
Akşam yemeğinin ardından uzuun bir İstanbul yolculuğu bizleri bekliyor. Gece yolculuğunun ardından 26 Mayıs 2024 Pazar sabahı 04.00 sularında okulumuza ulaşıyoruz.
“Bizi selametle bu yolculuğun sonuna ulaştıran Rabbimize hamd olsun.”