14 Mart Salı günü, sabah namazı ile beraber 6.00 gibi dualarla servislere binerek Sabiha Gökçen Havalimanına hareket ettik . Kafilemiz ile 7.00 da Sabiha Gökçen Havalimanına vardık. Burada pasaport ve valiz işlerimizi halledip 10.00 da Pegasus Havayolları uçağı ile Madrid’e hareket ettik. Saat 13.00 da Madrid’e indik. Gezimizin ilk durağı olan Madrid’e yapılacak panoramik şehir turumuza tur otobüsümüz ile başladık. 6.5 milyon nüfuslu Avrupa’nın en kalabalık başkentlerinden Madrid’in ana caddesi Gran Via’dan geçerek İslam Kültür merkezine gittik. Burada öğle ve ikindi namazlarımızı eda ettik. Daha sonra Paseo Dela Castellana’dan geçerek ,Bernabeu Stadyumunu, Sibeles Anıtı’nı ve Boğa Güreşi arenasını gördük. Tur otobüsünden ayrıldıktan sonra Madrid sokaklarını arşınladık. Madrid şehir merkezinde Don Kişot ile Sanço Panço’nun heykelinin yer aldığı Plaza de Espana, Kraliyet Sarayı,9 kapılı Plaza Mayor ve Madrid’in kalbi Sol Meydanını gezdik. Burada serbest zaman da vererek helal gıda satışı yapan dükkanlardan karnımızı doyurduk. Sonrasında Madrid’de otele giderek akşam yemeğimizi yedik ve istirahate çekildik.
15 Kasım Çarşamba
Otelde alacağımız kahvaltının ardından Toledo gezisi için otelimizden ayrıldık. 1560 senesinde II. Felipe imparatorluğunun Başkentini Madrid şehrine taşıyana kadar, döneminin en önemli kültür, ticaret ve askeri merkezi olan Tajo Nehri’nin çevresinde kıvrıldığı, UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’ne koyduğu Toledo’da gerçekleştireceğimiz bu gezimizde, El Greco’nun eşsiz eserleriyle ününe ve zarafetine güzel sanatları da eklemiş Toledo Kathedrali, şehrin kalbi Zocodover Meydanı, Tajo Nehri’ni geçerek şehre bağlanan Alcantara Köprüsü, şehrin bütün tarihi olaylarına tanıklık etmiş Bisagra Kapısı ve iç içe geçmiş Orta Çağ karakterli sokakları rehberimizin anlatımı eşliğinde gördük. Şehir merkezinde vereceğimiz serbest zamanın ardından şövalyeler döneminin en önemli ekipmanları olan çelik zırh, kalkan ve kılıçların imal edildiği ve bu alanda haklı bir üne sahip dünyaca meşhur Toledo Çeliği’nin geleneksel yöntemlerle üretildiği bir fabrikayı ziyaret ederek, harlanmış ateşte çelik ustalarının güçlü çekiç darbeleriyle büyük bir ustalıkla eserlerine şekil verişlerini yakından izleyecek ve çeliğin Endülüs döneminde el işçiliği ile buluşarak Şam İşi olarak ünlenmiş çelik tabaklar üzerine 24 ayar altın telinden telkari ustalarının incelikle çıkardığı işçilikleri gördük. Toledo’daki gezimizin ardından yolculuğumuz Cordoba’ya doğru devam ettik. Roma İmparatorluğu döneminde bölgenin başkenti olan Cordoba’da bizi ilk olarak Guadalquivir nehri karşıladı. Tarihi Roma köprüsünün üzerinden yürüyüp, Roma kapısını geçerek kente giriş yaptık. 2000 yıllık kentin, en görkemli yapısı, dünyanın en büyük camilerinden olan, 850 adet sütun üzerinde yükselen Kurtuba Ulu Camii’ni Türkçe rehberimiz eşliğinde ziyaret ettik. Eski Kurtuba Camii’nin görkemine tanıklık ettikten sonra durağımız eski sokaklar oldu. Yolumuz üzerinde Cordoba’nın çiçek sokakları, Endülüs mimarisinin tüm inceliğini yansıtan eski han ve örnek Cordoba evleri oldu. Birbirinden güzel avlulardan geçerken, havuzlarda şırıldayan suyun sesi kulaklarımızı doldurdu, gözlerimiz ise bin bir renk çiçekleri seyre dalacak, hatıralarımızda derin izler bırakacak bu günü serbest zamanla sonlandırdıktan sonra, Sevilla’daki otelimize geçerek akşam yemeği yiyip dinlenmeye çekildik.
16 Kasım Perşembe
Andalucia’nın başkenti Sevilla sıradaki durağımız. Sevilla’da bizleri içerisinde görkemli Plaza de Espana’nın yer aldığı Maria Luisa Parkı karşıladı. İspanya’nın sömürgeci zamanlarının Amerika’ya açılan kapısı Sevilla’da her köşede sömürgelerden elde edilen zenginliğin izlerini görmek mümkün. İçerisinde Cristof Colomb’un mezarı da yer alan, dünyanın en büyük üçüncü katedrali Santa Marta Katedrali’nin görkemine dışarıdan tanıklık ettik. Ardından katedralin hemen yanı başında Endülüs Emevi Devleti’nin hatırasını taşıyan, katedralin üzerine inşa edildiği camiden günümüze ulaşabilen son parça Hiralda Minaresi’ni gördük. Sonrasında eski Santa Cruz mahallesi, Alcazar Sarayı, tarihi üniversite binası ve Anayasa Bulvarı yürüyüş rotamızın üzerinde yer alan gördüğümüz noktalar oldu. Son olarak Guadalquivir nehri kıyısına ulaşıp, günümüzde deniz müzesi olan Torre del Oro yani Altın Kule’yi de dışarıdan gördük. Burada 1 saat süren nehir tekne turu ile şehri su üzerinden de görme imkanı yakaladık. Verdiğimiz serbest zamanın ardından otobüsümüze binerek Granada’daki otelimize geçtik.
17 Kasım Cuma
Sabah 6.30 da kalkıp akabinde sabah namazlarımızı kıldıktan sonra 7.00 da kahvaltımızı otelde yaptık. Daha sonra 8.00 da Endülüs’ün incisi Granada denince ilk akla gelen Elhamra Sarayına hareket ettik. Bizim de Granada’da ilk durağımız muhteşem bahçeleri ve inanılmaz güzellikteki süslemeleri ile Elhamra Sarayı oldu. Uzun saray turumuz sırasında Beni Ahmer Krallığı’nın harikalarını seyre daldık. Saray çıkışı San Nikolas Tepesi’ndeki kaleden kuşbakışı olarak Granada şehrini gördük. Daha sonra eski Arap mahallesi olan Albacin’de, sokak sanatçılarının hoş ezgileriyle dik sokakları arşınlayıp, Morabütün Camii’ni gördük. Burada serbest zaman verdikten sonra Cuma namazımızı bu camide kıldık. Daha sonra şehrin ana caddesi Gran Via caddesine ve şehri alan kraliçenin adını taşıyan Isabel de Catholica meydanına ulaştık. Kısa bir kahve molası sonrası dışarıdan göreceğimiz çarşıları gezdik. Yine serbest zaman verildi ve bu zaman diliminde şehrin cadde,sokak ve cafelerinde gezerek yemek ihtiyaçlarımızı giderdik. Akşam yemeğimizi de bir müslüman Arap lokantasında yiyerek Granada’daki konakladığımız otelimize döndük.
18 Kasım Cumartesi
Sabah yine erken kalkıp sabah namazı sonrası kahvaltımızı otelde yaptık. Daha sonra Madrid’e doğru yaklaşık 450km sürecek yola çıktık. Yol üzerinde Don Kişot’a ilham kaynağı olmuş Consuegra Yel Değirmenleri’ni ziyaret ettik ve ardından Madrid Havaalanı’na geçtik. Burada check-in işlemlerimizi yaptıktan sonra , Pegasus Hava Yollarının Saat 16:20 de İstanbul uçuşu gerçekleşti. Yerel saat ile 22.30 da , Sabiha Gökçen Havalimanına vardık . Valizlerimizi aldıktan sonra servis ile okulumuza döndük.